1. Anasayfa
  2. Haberler
  3. Yılmaz Güney, Yaşar Kemal ve Mandela

Yılmaz Güney, Yaşar Kemal ve Mandela

admin admin -

- 10 dk okuma süresi
4 0

Mehmet Aktaş

“Yaşar Kemal’in Yapıtlarında Kürt Gerçeği” kitabı, ilk defa, bu yoğunlukta okurun dikkatlerini ünlü romancının Kürt profiline çekiyor. Ve Yaşar Kemal, Kürtler açısından önemli bir kazanım, Kürt gerçeğinin takipçisi olarak sunuluyor. Ancak, araştırmacının olgularının doğruluk düzeyi bir tarafa, ele aldığı nesneyi, ulaştığı verileri, sorgulama gibi bir çabaya girmemesi önemli bir eksiklik olarak duruyor.

Kürtlerin Çukurova sevdası kan, sürgün, göç üzerinedir. Zorunlu bir aşktır bu Nigar Hatun’u yüce Van yaylalarından alıp, Osmaniye’nin Hemite köyüne getiren kan belasıdır.

Dört can getirir dünyaya, üçünü sıtma alır Nigar Hatun’dan. Türkçe adlı dilin konuşulduğu Hemite’de, Nigar Hatun, son beşiği Yaşar Kemal’e anadilini öğretir. Bu sayede Yaşar Kemal, yedi diyarı bir kilama sığdıran dengbejlerin dünyasına girer. Evdal ve Zeynike’nin hikayeleri ona okyanuslar kadar büyük başka yaşamlar armağan eder. Yaşar Kemal, annesinin eşkıya hısımlarını: Mahiro’yu Çerko’yu tanır. Kürt dağlarında efsane olan bu eşkıylalardan, dağların yasalarını öğrenir. Ağaların, jandarmaların zulmünü, Xûlamların isyanını dinler. Romancı Yaşar Kemal, Kürt coğrafyası ile tanışmadan önce, sözlü Kürt edebiyatının en büyük anlatımları Mem û Zin, Siyabend û Xece, Ağrı Dağı Efsanesi gibi destanlarla tanışır.

Ünlü yazarın ilk yazım çalışmaları, folklor derlemeleri de sözlü Kürt edebiyatının değişik örnekleridir. Yaşar Kemal, İstanbul’a yerleşip Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladığı zaman, Kürt coğrafyası ile tanışacaktır; “Bu Diyar Baştan Başa” adlı röportaj dizisinde, Kürt yaşamı onun en büyük malzeme kaynağıdır. Bu birikim daha sonra yazarın romanlarında da kendini gösterecektir. Kürt Yaşar Kemal, Kürt dünyasına girerken, yaptılarının özsuyunu buradan alırken, her nedense, halkına uzak kalma ihtiyacı duymaktadır. Bunda kuşkusuz Kürtlere yönelik inkâr ve baskının önemi büyüktür. Yazarın İstanbul’da tanıştığı –birlikte olduğu- yazın çevresi de burada önemli rol oynamıştır. Özellikle de Kemalizmin kalesi durumundaki Cumhuriyet ailesi… Yaşar Kemal yapıtlarını değerlendiren edebiyat çevreleri, yazarın Kürt kaynaklarına değinmeye özen göstermiş, yoğun olarak kullanılan Kürt motiflerini görmezlikten gelmişlerdir. Yaşar Kemal’in yapıtlarındaki Kürt gerçeği daha çok Avrupalı eleştirmenlerin dikkatini çekmiştir.

Dünyaca tanınmış yazarın roman serüveni ile ilgili bugüne kadar kapsamlı bir çalışmanın yapılmaması da dikkati çeken bir nokta. Bunun sadece bir ‘ihmal’ olduğunu söylemekte zorlanıyoruz.

Yaşar Kemal’in romancı dünyası ile ilgili ilk kapsamlı çalışma, geçtiğimiz günlerde yayınlanan Kürt araştırmacı Rohat’ın “Yaşar Kemal’in yapıtlarında Kürt Gerçeği” oldu. Bu çalışma esas olarak, romancının Kürt profilini ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Rohat, Yaşar Kemal’in Kürt tiplemeleri ve yaşam öyküsü üstünde dururken, yazarın Kürt bakışını a –kendince- saptamaya çalışıyor.

Klasik bir ifadeyle bu çalışmanın “ilk” olması önemli… Rohat, Yaşar Kemal’in roman dünyasında Kürtlerin ne kadar önemli bir yer tuttuğunu, görmeye çalışıyor. Rohat, keskin bir ifadeyle belirtmese de Kürt insanının ve Kürt kültürünün Yaşar Kemal’in temel malzemesi olduğuna inanıyor. “Yazarın bir Kürt aileden gelmesi, Kürtçeyi bilmesi, zaman zaman Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere yaptığı gezilerden edindiği izlenimler ona Kürt kültürüne ilişkin zengin bir malzeme ve büyük olanaklar kazandırmaktadır. Bu malzeme ve olanaklar arasında, Kürt kültürünün maddi ve manevi öğelerinin belli bir yığılma gösterdiğine tanık oluruz. Yaşar Kemal, Kürtlerin gelenek göreneklerinden, yaşayış biçiminden, halk edebiyatından, tarihinden, giyim-kuşamından, tandırından, halısından hatta çorabından bile etkilenir.” Araştırmacı Rohat, Yaşar Kemal’in yapıtlarında Kürtlerin etnik çilesinin, öğe motif ve belirlemelerle, dağınık bir şekilde yer aldığını, bunlar bir araya getirildiğinde, Kürlere ilişkin tutarlı bir tezin ortaya çıktığını da söylüyor. Araştırmacı, Yaşar Kemal’in Kürt tezini şöyle açıklıyor: “Kürtlerin etnik kökenleri nedeniyle belli saldırılara ve haksızlıklara uğradığı biçiminde kendini gösteren bu tez, bir halk olarak Kürtlerin özgür bir ortam içinde yaşama hakları olduğu tezini de beraberinde getirmektedir.”

Rohat’ın Yşar Kemal ilgili belirlemelerine bir bütünlük kazandırmak için, kitabının önsözünde yer alan şu satırların da altını çözmekte fayda var: “Her yazarın çağına ve yetiştiği topluma karşı bir bazı sorumlulukları ve görevleri olduğu düşüncesi, bilinen gerçeklerden birisidir. Yaşar Kemal’in böyle bir düşünceyle hareket etmediğini söylemek olanaksızdır. Kürtler konusundaki yaklaşımı da böyledir.”

Bu arada araştırmacının Yşaar Kemal’le ilgili önemli bir belirlemesinden de söz etmek gerekiyor. Rohat’a göre, Yaşar Kemal’in yapıtlarında Çukurova korkulu bir dünya, kötülük “çukur”u, kaçılması gereken bir yer, bir cehennemdir. Ve daha da önemlisi bunun karşıtı cennet ise romancının düş ülkesi, Van’dır.

Araştırmacı, kitabının “Yaşar Kemal’e göre Çukurova, bütün kötülüklerin ve haksızlıkların kol gezdiği korkulu bir bataklık, cehennem ve korkulu bir dünyadır. Tek sözcükle, insanların düştüğü bir daha da çıkmadığı kocaman bir çukurdur… Yaşar Kemal diğer yandan hiç de Çukurova cehennemine benzemeyen, Çukurova’nın tam karşıtı bir cennet yaratır, adını Van koyar. Böylece Yaşar Kemal’in yapıtlarında Çukurova-Van karşıtlığı biçiminde temel bir yapı ile karşılaşmaktayız.”

“Yaşar Kemal’in yapıtlarında Kürt Gerçeği” kitabı, görüldüğü gibi ilk defa, bu yoğunlukta okurun dikkatlerini ünlü romancının Kürt profiline çekiyor. Ve Yaşar Kemal, Kürtler açısından önemli bir kazanım, Kürt gerçeğinin takipçisi olarak sunuluyor. Ancak, araştırmacının olgularının doğruluk düzeyi bir tarafa, ele aldığı nesne, ulaştığı verileri, sorgulama gibi bir çabaya girmemesi önemli bir eksiklik olarak duruyor. Ona göre, Kürt okur, “Yaşar Kemal”, -neredeyse- sorgulamadan kucaklamalı, sahiplenmelidir.

Tabii burada asıl neden Rohat2ın “Kürt gerçeği” olarak algıladığı olgunun aslında içi boş olmasıdır. Araştırmacının bilincine çıkardığı “Kürt Gerçeği” bir yerde, Yaşar Kemal’in korku ile çevrelenmiş dünyasına sığabiliyor. Kürtler nerdeyse Yaşar Kemal’e borçlu çıkıyor.

Çukurovalı bir diğer Kürt Yılmaz Güney, Yaşar Kemal için önemli bir referans olmalı. Kişisel tarihlerinde önemli benzerlikler var. Zorunluluklar onları Adanalı yaptı. Halklarından uzak yaşadılar. Sonra köklerinin izlerini sürdüler. Kürt kültürüyle kucaklaştılar. Birisi sinemacı, diğeri de romancı olarak ünlerini Çukurova’dan, dünyaya taşıdılar. Çok geçmeden sanatları ve geçmişlerinden dolayı kimlikleri etrafından tartışmalar başladı. Yılmaz Güney, halkıyla geç de olsa buluşmayı başardı. Alkışlar onu kendi gerçekliğine götürdü. Bu ona bir şeyler kaybettirmediği gibi, kurduğu küresel dostlukların güçlenmesini de sağladı. Öldüğü zaman belki en çok Kürtler üzüldü. Ancak, başta Türk halkının olmak üzere başka coğrafyaların da gözyaşları vardı. Yaşar Kemal, ne yazık ki Yılmaz’la paylaştığı benzer bir kişisel tarihi, paylaşabileceği bir mücadeleye dönüştürmek, bitmesi gereken şekilde bitirmek istemiyor. Barışın sembolü Mandela, Türkiye’den ödülü almayı reddederken, eli kanlı bir hükümetin bakanının elinden ödül almaya itiraz etmiyor… Ödül törenlerinde onun yapıtlarına hayat veren insanlar, güzellikler yok. Ve en önemlisi de toplumsal değişmenin yazarı Yaşar Kemal’in bundan sonra ne yapacağını kimse bilmiyor? Belki de Yaşar Kemal’i bundan sonra tanıyabileceğiz.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir