Özgür Gündem
Özgür Gündem yayına başladığında nelerle karşılaşacağını, hangi baskılara göğüs germek zorunda olacağını biliyordu. Fakat halkların sesi, emekçilerin sesi, kadınların, çocukların, düzene muhalefet edenlerin, işkence görenlerin, köylerinden sürülenlerin, düzene karşı sesini yükseltmek isteyenlerin bir sesi, kürsüsü olmalıuydı. Sahibinin sesi haline gelen yazılı ve görüntülü medyaya, Mehmetçik Gazetecilere aykırı bir ses çıkmalıydı. Bu ses ve kürsü olma görevi Gündeme düştü. Gündem bütün çalışanlarıyla bu görevi üstlendi, yüklendi ve bugüne kadar taşıdı. Taşımaya da devam etmeye kararlı. Geçmişte karşılaştığı baskıları göğüslemeyi nasıl göze aldıysa bundan sonra karşılaşacağı baskıları da göğüslemeye hazır olacaktır.
Gündem çıktığından bugüne kadar muhabirinden, yazarına, dağıtıcısından, teleksçisine kadar hangi baskılar, tehditler, katledilmelerle karşılaştığını hatırlamak bundan sonra neleri göğüslemeye hazırlandığı konusunda iyi örnektir.
1992 yılı, Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik ihlallerin en fazla yaşandığı yıllardan biri oldu.
Türkiye’de hiçbir dönemde olmadığı kadar çok sayıda gazeteci yaşamını yitirdi. 1992 yılı içinde 11 gazeteci uğradıkları silahlı saldırılar sonucu yaşamını yitirdi.
Öldürülen gazetecilerden 4’ü 30 Mayıs 1992 tarihinde yayın hayatına başlayan Özgür Gündem gazetesinin muhabir ve yazarlarıydı. Gazetemizin dağıtım ve satış alanındaki iki çalışanı da yine uğradıkları saldırılar sonucu yaşamlarını yitirdiler.
Gazetemize yönelik saldırılar, çalışanların tehdit edilmesi, satış ve dağıtımın engellenmesi, gazetenin toplatılması ve çalışanlarına yönelik ölümle sonuçlanan saldırılara değin çok geniş bir alanı kapsadı.
Gazetemize yöneik saldırıları, yayın çalışmalarıonın başladığı 1 Mayıs 1992’den 13 Ocak 1993 tarihine kadar geçen 8,5 aylık bir dönem içinde 4 ana başlık altında toplamayı uygun bulduk.
Muhabirlerimize yönelik silahlı saldırı ve cinayetler
HAFIZ AKDEMİR (27): Diyarbakır Bürosu muhabirimiz Hafız Akdemir, gazetemizin yayına başlamasının birinci haftasında, 8 haziran 1992 tarihinde evinden işyetine giderken uğradığı silahlı saldırı sonucu başından aldığı tek kurşunla ağır yaralandı. Önce Diyarbakır Devlet Hastanesi’ne, daha sonra da Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan Akdemir kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.
Hafız’ın cenazesi polis tarafından hastaneden kaçırılarak toprağa verildi. Hafız Akdemir’in katilleri bugüne kadar yakalanmadı.
YAHYA ORHAN (27): Gazetemizin Batman’ın Gercüş İlçesi muhabiri Yahya Orhan, 31 Temmuz 1992 tarihinde, akşam saatlerinde evine gitmekte iken, saldırganların çapraz ateşi sonucu sırtından ve göğsünden aldığı kurşunlarla yaşamını yitirdi. Orhan’ın katilleri belirlenemedi ve yakalanamadı.
BURHAN KARADENİZ: Diyarbakır Bürosu muhabirlerimizden Burhan Karadeniz, 5 Ağustos 1992 tarihinde sabah saatlerinde evinden işyerine giderken uğradığı silahlı saldırı sonucu boynunda aldığı tek kurşunla ağır yaralandı. Diyarbakır Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Karadeniz’in tedavisi Ankara Devlet Hastanesi’nde sürdü. Daha sonra Almanya’nın Frankfurt kentindeki bir hastanede tedavi gören Karadeniz, ölümden döndü ama felç kalarak ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkum edildi. 19 yaşındaki Burhan’ı bu genç yaşta tekerlekli sandalyeye mahkum eden saldırgan yakalanmadı.
HÜSEYİN DENİZ (36): Gazetemizin köşe yazarı ve Cumhuriyet gazetesinin Ceylanpınar muhabiri ve Uluslararası Yazarlar Birliği PEN üyesi Hüseyin Deniz, 9 Ağustos 1992 tarihinde Urfa’nın Ceylanpınar ilçesindeki evinden işyerine giderken uğradığı silahlı saldırı sonucu ensesinden aldığı tek kurşunla ağır yaralandı. Hüseyin Deniz, 10 Ağustos 1992 günü, Diyarbakır Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Deniz hastahaneye getirilmesinden birkaç dakika sonra yaşamını yitirdi. Katillerin saptandığı konusunda açıklama yapıldı, ancak bugüne kadar katilleri yakalanmadı.
MUSA ANTER (74): Gazetemizin köşe yazarlarından, HEP kurucularından gazeteci yazar Musa Anter, 20 Eylül 1992 tarihinde Diyarbakır’da uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Anter, Diyarbakır Belediyesi’nin düzenlediği Kültür Snat Festiveli’ne katılmak, kitaplarını imzalamak amacıyla 15 Eylül 1992 tarihinde İstanbul’dan Diyarbakır’a gitmişti. Anter’in öldürülmesi tanıkların ifadesine göre şöyle gelişti:
20 Eylül günü, Musa Anter’e telefon eden bir kişi, kendisiyle bir arazi meselesini görüşmek isteyen kişilerin yanına götüreceğini söyleyerek, Anter’i, yakını Orhan Miroğlu ile kaldıüı otelden almış ve bir ticari taksiye bindiler. Yolda giderken Musa Anter’e götüreceği yeri karıştırdığını söyleyen 25-30 yaşlarındaki kişi Seyrantepe Mahallesi 36. Sokakta taksiyi durdurarak gidecekleri yere geldiklerini belirtti. Bunun üzerine Musa Anter ve Orhan Miroğlu arabadan inerek, kolkola girerek yürüdükleri sırada kendilerini getiren kişi önlerine geçerek belinden çıkardığı silahla Anter’i kurşun yağmuruna tuttu. Musa Anter, sol bacağından, kafasından, kalbinden ve elinden aldığı 4 kurşunla, yakını Orhan Miroğlu göğsünden ve elidnen aldığı iki kurşun ile yaralandı. Yazarımız Anter Diyarbakır Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılırken yolda yaşamını yitirdi. Miroğlu