Cağaoğlu’nda çalışan hamallar öfkeli!

Faik Bulut

İstanbul- Cağaloğlu'nun arkalarında bir sokak. Saat sabahın 7.30’u. Yaklaşık 40 kişilik bir grup sabahın ayazında bekliyor. Hepsi yorguni, hepsinin yüzündeki çizgiler yaşam koşullarının izini taşıyor. Bir kamyonet yaklaşıyor bekleyen insanlara. Koşuluyorlar. Kamyonettekiler içlerinden güçlü görünen birkaçını seçip alıyor. Geride kalanlar yeni bir kamyonet ya da iş verecek birinin yolunu gözlüyorlar umutla.

Burası Cağaloğlu hamallarının durağı. Hergün okunup bir tarafa bırakılan gazetelerin, dergilerin, kitapların, taşıdığımız kimliklerin, duvarlardaki, masalardaki takvimlern velhasıl basılı her kağıdın içinde bu hamalların emeği ve alınteri var. Çünkü önce kağıdı onlar sırtlıyor, boyayı onlar taşıyor, makineler onların alınteriyle yerine getiriliyor. Basılı kağıtları yerlerine ulaştıran da yine onlar.

Cağaloğlu hamallarıonın çoğu Niğdeli. Niğde’ye yatırım yapılmadığı için büyük şehre göç ettiklerini söylüyorlar. Fakat büyükşehirde büyük iş bulmak da o kadar kolay değil. Bu nedenle hamallık yapmaya başlamışlar. Kimi 10 yıldır, kimi 30 yıldır yapıyor bu işi, kimi de yeni başlamış. Günde 70-80 bin lira kazandıkları halde “Onların yırtık dökük elbiselerine bakmayın, hepsi tonlarca para kazanıyor. Üstelik her önlerine gelen işi beğenmiyorlar, nazlanıyorlar” diyenlere çok öfke duyuyorlar.

En yaşlıları 60 yaşındaki Celil Özkul. 6 çocuk babası. 30 yıl önce Niğde’den İstanbul’a çalışmak için gelmiş. 30 yıllık hamal olduğunu söylüyor. Niğde ve ilçelerinde halkın çoğunun yoksul olduğunu, yatırım yapılmadığı, işyeri açılmadığı için bu insanların çalışmaya büyük şehirlere gitmek zorunda kaldığını söyleyen Celil Özkul kendisinin İstanbul’a gelme nedeninin de bu olduğunu belirtiyor. Ve başlıyor anlatmaya:

“Her gün çalışamıyorum çalıştığım günlerde ise sabahın erken saatlerinden akşamın sekizine kadar buradayım. Çalıştığım günler yaklaşık 70 ile 80 bin lira para kazanıyorum. Siftah yapmadığım günler de oluyor. Kiracıyım. Bizim memlekette devlet yatırım yapmamış, fabrika yapmamış, nerede çalışalım ki. Fakir olduğum için ne arazim var ne de işletebilecek sermayem. Aldığım para karşılığı yaptığım iş bana göre çok ağır geliyor. Örneğin; tüm işler 100 kilodan aşağı değil. Ben 60 kiloyum, nasıl 100 kiloyuı kaldırayım? Ama mecburum, çalışmak zorundayım. İstanbul’da para iyi kazanılır demişlerdi, biz de geldik, bir şey bulamayınca hamallık yapmaya başladık. Kimileri kendilerine hamal dendiğinde yadırganıyorlar. Halbuki, işin iyisi, kötüsü olmaz. İnsanın iyisi kötüsü olur”

19 yaşından beri hamallık yaptığını söyleyen Lütfü Çırak (29) da Niğdeli. O da geçim şartları el vermediği için 1982’de İstanbul’a çalışmaya gelmiş. Evli ve 1 çocuk babası. Kirada oturuyor.

“Aldığım para ortalama 70 bin lira. Bu para ile kira parası, giyecek, yiyecek ve ev masraflarını karşılıyorum. Nasıl yetecek bu para diyeceksiniz. Yettirmek zorundayım. Niğde de çalışma olanağı olsaydı bugn hamallık yapmazdım. Devlet bir defa Niğde’ye yatırım yapmamış ki kimse çalışsın. İş olanağımız olsayı kazandığımız paraları toplayıp işletirdik Kimbilir belki zengin bile olurduk.”

Herhangi bir sosyal gücencesi olmayan Lütfü Çırak kendi hayatını sigortalamak için özel bir sigortaya yazılmış. 10 yıl, ay da 100 bin lira ödeme yapması istenmiş. O da “Tamam” demiş. İlk taksidi ödemiş. Ama 15 gündür bir iş bile alamadığından ikinci taksit kalmış.

“Başka bir, konuya değinmek istiyorum” diyor Lütfü Çırak ve devam ediyor. “Ülkede insan hakları ve demokrasi yok. Örneğin fabrikada çalışan insanların çoğunluğu torpil yoluyla işe alınıyor, karakola düşen insanlar oradan torpille çıkarılıyor. Vea doktor olan biri fazla para ödeyen hastaya daha iyi bakıyor. Para her şeyin yerin almış bu ülkede. İnsanların torpille, rüşvetle yaşıyor.”