Ertuğrul Kürkçü
Hayal edin ki, cennet diye bir şey yok,
Bir bakın, öyle kolay ki.
Cehennem yok yerin yedi kat altında,
Üstümüzde yalnızca gök.
Hayal edin ki, bütün insanlar,
Yarın kaygısından uzak
Hayal edin ki, vatan diye bir şey yok
Zor değil, bir düşünsenize.
Yok, uğruna ölünecek ya da öldürecek bir şey,
Ve din de yok.
Hayal edin ki, bütün insanlar,
Barış içinde.
Hayalperestsin deseniz de,
Tek başıma değilim ben.
Dilerim bize katılırsınız da günü birinde, bütün dünya bir olur.
Hayal edin ki, mal diye bir şey yok,
Sahi , hayal edebilir misiniz?
Ne açgözlülük, ne açlık,
Tek bir şey olsun: Kardeşlik.
***
Yukarıdaki dizeler pop müziğin dehalarından biri sayılan John Lennon’ın bir şarkısının –belki de ölmeden önce bestelediği son şarkısının- sözleri. “The Beatles” topluluğunun kurucularından John Lennon, 8 Aralık 1980’de bir akıl hastası “hayran”ınca öldürülünceye değil onlarca şarkı sözü ve beste düzenlemişti, ama ölümünden sonra en çok bu şarkısıyla hatırlandı.
Çevirirken ne denli uğraşsanız da John Lennon2ın şarkısının sözlerinden Türkçe’de eşi bulunmaz bir şiir çıkarmak olanaksız. İngilizcesi de öyle ahım şahım sayılmaz. Ama gene de öyle konuşurcasına yazılmış olan bu dizelerin kaba saba anlatımının berisindeki anlamın müthiş çekiciliği olmasa, yalnızca müziğin kendisi şarkıyı böyle kalıcı kılabilir miydi?
John Lennon’ın şarkısının asıl önemi belki de, insanlığın geleceğe dair bütün umutlarının yerin dibine gömüldüğü, paranın Tanrılaştırıldığı o uğursuz 1980’lerin ruhuna meydan okuyuşunda, “yeni sağ”ın egemen değerlerine müzikle karşı koymaya yönelişinde. Sermayenin son on yılda giriştiği bütün seferlerde kazandığı maddi zaferler karşısında bir “kuğu çığlığı” gibi kalsa da Lennon’ın şarkısı, asıl böyle oluşu yüzünden bütün 1980’ler boyunca Batı’da insan özgürlüğünün ve kardeşliğinin popüler sesi, sermaye karşısındaki kültürel direnme mevzilerinden biriydi.
***
Biz, -ne Kürtler, ne de Türkler ve Türkiye’nin öteki halkları- kültürel olarak Batılı sayılırız. Tarihsel geleneklerimizde –artık birer azınlık olan garyimüslim halklar bir yana- Noel ya da yılbaşı kutlaması diye bir şey yok. Ama gene de miladi takvimin kabulünden bu yana, 60 küsür yıldır biz de Batılılar gibi yılbaşını kutlamayı adet edindik. İslamcılar ve gelenekçiler çatlasa da patlasa da kültürümüze fazladan bir şenlik eklenmiş olmasında hayıflanacak bir şey yok aslında.
Onların bağnaz feryatlarına karşılık “yılbaşı”nın Hazreti İsa’nın doğum günü olmuş olması da çoğumuzun umurunda değil bile. Maksat, yılda bir gün olsun topluca eğlenmek; acılarımızın, sıkıntılarımızın, çilelerimizin arkada bırakılan yılda kaldığına kendimizi inandırmaktır olsa olsa. Ümitlerimizi gelen yıla yüklememiz de işin tabiatı gereği.
Tarihsel geleneğimizde var ya da yok, çevremizde insanlar tasalarından kurtulmak ve ümitlerini selamlamak için eğlenirlerken, bu iyi duygulara kayıtsız kalmak yakışık almaz. Toplumun da bireylerin eylemlerine, düşünce ve duygularına takvimin yön vermediğini kafaya kakmanın da hiç değilse bugün alemi yok. Nasıl olsa bu, 1 ocaktan sonra herkesin kafasına dank eder.
Ama bu gece yarısı, birisi, gerçekleşsin diye bütün bir yıl beklediğimiz şeylere ulaşmanın tam da eşiğinde olduğunuzu sanırken sizi bir an için geriye dönüp ümitlerinizin cüceliğiyle alay etmeye çağırırsa canınız çok mu sıkılırdı?
1993’te piyangoda büyük ikramiyenin size çıkması, kooperatifteki dairenin son taksini ödeyip anahtarı teslim alacak olmanız, maaşınıza zam yapılacak olması, göz koyduğunuz erkek ya da kadınla evlenecek olmanız, ününüze ün katmanız, yeni mevkiler edinmeniz, herkesiz sizin ağzınızın içine bakması, kahramanlık madalyası takmanız... Ümitleriniz bunlarsa, bir an için bile olsa John Lennon2ın çağrısını hatırlayın bu gece “Hayal edin!”
“Sahi hayal edebilir misiniz?
Ne açgözlülük, ne açlık,
Tek bir şey olsun: Kardeşlik.”
Yeni yılınız kutlu olsun!