Behzat Şahin- CUMHURİYET
Yusuf Erişti, Hüseyin Toraman, Hüsamettin Yaman, Soner Gül.. Bu dört gencin ortak yanı, ölü ya da diri bulunamayışları. Aileleri ve yakınları, sır olan çocuklarını bulmak için yaptıkları girişimlerden hiçbir sonuç alamadı. Devlet de son iki yılda yok olan dört gencin nerede veya ne olduklarının yanıtını vermiyor. Türkiye'de yanıt verecek makam bulamayan Hüsamettin Yaman'ın avukatı Ergin Cinmen, müvekkilinin sonunu öğrenmek için Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na başvurdu. Komisyon da Türk yetkililerden 15 Haziran'a kadar yanıt bekliyor. Kayıplar (ölü ya da diri) nerde?
Costa Gavras'ın Şili'de kaybolan oğlu Charles'ı geliniyle birlikte arayan orta sınıf Amerikalı Ed'in çabalarını konu alan filmi Missing'teki (Kayıp) öykü Türkiye'de yaşanıyor. Son iki yılda ortadan yok olan dört gencin ailesi ve yakınları çocuklarının ölü ya da diri bulmaya çalışıyor. Ancak başvurdukları hiçbir makam olumlu yanıt vermiyor. Oysa kayıp dört gencin polis tarafından gözaltına alındıktan sonra yolunda savlar ve bazı görgü tanıkları var.
Kayıpların öyküsü şöyle,
Yusuf Erişti, 14 Mart 1991 saat 08.20 sıralarında Belgradkapı civarında gözaltına alındı. Erişti'yle birlikte gözaltına alınan Mehmet Ali Çelik, Emniyet'te Yusuf Erişti'nin “Size hiçbir şey söylemeyeceğim” diye bağırdığını duydu. Sonrasını şöyle anlatıyor,
“15 Mart günü akşamı Devrimci Sol timi şefi Fikret Işınkaralar'ın odasında bana gösterilen resimlere bakıyordum. İçeri birisi girdi ve “İşi tamaladık. Bu ikisini de götürelim mi” diye sorduk. Fikret Işınkaralar da “İyi bunlar için savcılığa bildirimde bulunduk” diye yanıt verdi. Bu sözlerden Yusuf Erişti'nin öldürülmesini kastettiği sonucunu çıkardı. Çünkü Yusuf kayıtlara geçirilmemiş, gözaltına alındığı bile gizlenmişti. Şubeden DGM'ye getirileceğimiz sırada “Bizimle birlikte Yusuf Erişti de gözatına alınmıştı, o nerede” diye sorduğumda, “Öyle birini gözaltına almadık” dediler. 'Ama bana resmini gösterdiğiniz. O zaman aldık dediniz ve sesini duydum” dediğimde “Kes sesini, kaçtı işte' diye cevapladılar.
Mehmet Ali Çelik, bunları açıkladıktan bir süre sonra tutuklu bulunduğu Sağmancılar Cezaevinde şişlenerek öldürüldü. Çelik'in ihanet ettiği gerekçesiyle Devrimci Sol üyelerince öldürüldüğü öne sürüldü.
Erişti'nin gözaltına alınmasına tanık olan Hamil Demirkaya da cezaevinden yaptığı açıklamada, Emniyet'te Erişti'ye yoğun işkence uygulandığını öne sürdü.
Baba Bekir Erişti, oğlunun kaybolmasının ardından Cumhurbaşkanı, zamanın başbakanı, siyasi parti liderleri, valilik, savcılık başta olmak üzere ilgili kurumlara verdiği otuzu aşkın dilekçenin hiçbirine yanıt alamadı. Baba Erişti hala oğlunun ne ölüsünü ne dirisini bulabildi.
Hüseyin Toraman, 26 Ekim 1991'de Kocamustafapaşa'daki evinin önünde sivil kişilerce bir otomobile bindirilerek götürüldü. Çocuklarından haber almayan Toraman ailesi Çınar Polis Karakolu'nu telefonla aradı.
“Mahalle halkının söylediğine göre oğlumuzu sivil kişiler zorla kaçırdı. Sizin karakoldan ekip gelmiş ve görüntülere müdahale etmemiş. Biz, bunun doğru olup olmadığını ve nedenini öğrenmek istiyoruz.
Polis: “Ben siyasi şube diyorum sana, siyasi şube götürdü.”
“Siz biliyorsunuz değil mi”
Polis: “Tabii”
“Vatandaşlar kaçırılanların sivil olması nedeniyle size telefon etmişler”
Polis: Tamam
“Siz de gidip çocuğun onların elinden kurtartılması yönünde, elinden alınması yönünde herhangi bir işlem yapmamışsınız”
Polis: “Ne yapacaktık? Polis alıp götürüyor. Sen geleceksin sen de polissin, ben de polisim. Bana inanmıyor musunuz?”
Polisin da onayladığı gözaltı olayı daha sonra yadsındı. Toraman ailesinin Meclis'e kadar ulaştırdığı kayıp olayı üzerine TBMM İnsan Hakları Komisyonu inceleme yaptı. Komisyon, yaptığı açıklamada, Toraman'ın gözaltına alındığında dair hiçbir kayıt bulunmadığını, Toraman'ın başka bir kimlikle yurtdışına çıkmış olabileceğini bildirdi Toraman'ın ölüsünü ya da dirisini bulmak isteyen ailesi hala bekliyor.
Hüsamettin Yaman, İstanbul Üniversitesi Avcılar Meslek Yüksek Okulu son sınıf öğrencisi. Arkadaşı Soner Gül, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisi. İki arkadaş da 5 Mayıs 1992'den bu yana kayıp. Gözaltına alındıklarına ilişkin görgü tanığı yok, ancak Emniyet'te götürüldükleri söyleniyor. Hüsamettin Yaman'ın ağabeyleri Feyyaz ve Feyzan Yaman, kardeşlerini bulmak için başvurmadık yer bırakmadılar. Avukatları Ergin Cinmen aracılığıyla başta DGM ve Cumhuriyet Savcılığı'na yapılan başvurulardan da sonuç alamayınca Avrupa İnsan Hakları Komsiyonuna bildirdiler. Türkiye'deki ilk uygulama olan bu başvuru sonucu komisyon, Türk hükümetinden Hüsamettin Yaman'ın durumuyla ilgili bilgi istedi. Komisyon da Hüsamettin Yaman'ın ailesi de hükümetten yanıt bekliyor.
Ailesi Mersin'in bir köyünde oturan Soner Gül'ü ise arkadaşları bulmaya çalışıyor. Yaptıkları eylemlerle, suç duyurusuyla seslerini duyurmaya çalışan arkadaşları Soner Gül'ün de gözaltında olduğunu öne sürüp ölüsünün ya da dirisinin ortaya çıkartılmasını istiyor.
Tüm bu kayıplar, 21 Kasım 1980'de siyasi şube ekiplerince gözaltına alındığı görgü tanıklarındaca belirtilen ve şimdiye kadar kendisinden hiçbir haber alınmayan Hayrettin Eren'i akla getiriyor. Hayrettin Eren'İn arabası uzun süre Emniyet Müdürlüğü önünde kalmış, bir süre sonra o da ortadan yok olmuştu. Hayrettin Eren'in ailesi de hala oğlunu arıyor.