Kavganın susmayan kalbinde konuşacak o

Müslüm Yücel

Şu anda Musa Anter yok aramızda. Onun sıcak sesi her zaman kulağımızda olacak kuşkusuz onun ölümüyle ilgili bir şeyler yazmak çok zor. Biz onu kitaplarıyla analım, sıcak sesi ışık olsun diye genç ömrümüze.

Önce Musa Anter’in “Birina Reş”inden bahsedelim. Eser Kürt kimliğinin inkar ve “ben Kürt’üm” diyen herkesin zindanlara koyulduğu bir dönemde Kürtçe olarak yazıldı.

1965 ilk basımı yapılan kitabın ikinci baskısı Haziran 91’de yapıldı. Eser Türkiye dışında Çekoslovakya, Belçika, Hollanda, Danimarka, İsveç gibi ülkelerde sahneye kondu.

Şahap Balcıoğlu piyesin sahne tasvirlerinden faydalanarak tablolar çizdi. Anter’in “Birina Reş”indeki temayı kısaca şöyle özetleyebiliriz:

DP doğuda yapısı gereği ağa, bey ve şeyhlere dayanır. Ağanın öfkesi, şeyhin fetvası, beyin bir tas ayran için kral kesilmesi o döneme rastlar.

Musa Anter, bu çelişkilerin derinliğine inerek Kürt insanının çaresizliğini, yoksulluğunu, bu halkının baş belalarının ağalar ve ağanın sırtını sıvazlayan devlet olduğunu; Zino ve Bıro’nun şahsında toplayıp; bir kurtuluş ümidi olarak da Bedo’yu müjdeler. Bedo, okumak ve kavramaktır. Gayeye ulaşmak için Bedo karanlığa ışıldayan bir yıldızdır adeta. Hem gaye ve hem de kara yaralara merhem olacak doktor.

Şimdi Musa Amca’nın bir nevi tarih kitabı olan “Hatıralarım”ına geçelim.

Hatıraları her şeyden önce köyden şehre gelen ve zaman içinde şehir hayatı içerisindeki çelişkilerle kendi halk gerçeğini ve sınıf bilimcimi oluşturması sürecinin anlatımıdır. Musa Amca’nın kendinin de anlattığı gibi, Adana’ya ilk gittiğinde, onu en fazla etkileyen iki olay vardır.

Biri Hatay, diğeri Dersim. Dersim olaylarına üzülen Musa Anter’le alay edip, Seyit Rıza’nın eşi gerilla komutanı Besê’ye küfreden arkadaşlarına tepki gösteren Musa Amca, onlara mağlup düşmemek için Zübeyde’ye hakaret eder. Bunu bir kasıt olarak düşünen kimseler, Musa Amca’nın 15 gün gözaltına alınmasına neden olurlar. Bu onun ilk gözaltısıdır.

Daha sonra okuduğu kitaplarda yaşadıklarını birleştirince, günümüzün bilgesi amcamız çıkar ortaya.

Musa Anter’in hatıraları aynı zamanda da faşizme karşı bağımsızlık şiarının simgeleridirler de. 1960-70-80 bu üç dönem ve bu üö dönem içerisindeki Kürt kimliğinin nasıl korunduğunu ve insanın en doğal hakkı olan kendi tarihini bilme, diliyle konuşma gibi yetilerine karşı kazılan mevzilerin nasıl çoğaldığını bilmek istiyorsak ve de Musa Amca’nın hatıralarında bahsi geçen tarihçi Arnold Toybee’nin, “bir millet için en büyük zulüm, tarihlerinin düşmanları tarafından yazılmasıdır” sözüne biraz olsun inanıyorsak, Musa Amca’yı ve hatıralarını daha iyi okumalıyız kuşkusuz.

Musa Amca’nın ikinci “Hatıralarım” kitabı ise birincinin devamından çok dünle bugünü birleştirmesi yönünden önemli. Dil olarak Türkçe’yi güzel kullanmış, konuştuğum bir dilbilimci, “keşke Musa Anter hep Kürtçe yazsa da bundan sonraki nesil, dili kolay öğrense” diyordu. Türkçe yazmıştı hatıraları, Kürtçe de yazmayı düşünüyordu. Ömrü yetmedi. Dayanamadılar varlığına. 74 onurlu yılı kıskandılar.

Bir gün hoca hiç paraya ihtiyacın olmaz mı diye sormuştum, telefonda hatıralarının 2. Kitabından bir bölüm okuyarak, “bol para ile yaşamaya gayem yoktur. Böyle bir hissi kabahat sayarım” demişti.

Hatıralarında Faik Bucak’tan sık sık bahseder ve onun, “Eşka Welat, kefen kırasê meye mırın Xeml û Xelat – Vatan aşkı, kefen gömleğimizdir; ölüm bize süs ve şereftir” bugün ne kadar yakışıyor bu söz ona.

Kitaptan bir örnek vererek onun şahadetini analım.

  • “Kürt mü? Kürt var mı, ne demek Kürt?
  • Kürt var ya. İşte biz Kürdüz.
  • Allah Allah, peki sizin diliniz, radyonuz, gazeteniz var mıdır?
  • Var ya! Bağdat ve Erivan radyoları Kürtçe yayın yapıyorlar. Biz hep Kürtçe konuşuruz ve Diyarbakır’da gazetemiz Kürtçe yazıyor.
  • Peki Diyarbakır’daki gazetenizde kim Kürtçe yazıyor?
  • Musa Anter, yazıyor.”

Böylesine halkın yüreğinde yer yapan Amcamız Musa Anter tıpkı; Ciğerhun ve Ahmede Xan-ê gibi halkın yüreğinde, Kürdistan’ın dinmeyen sesinde olacaktır. Tarihe karşı alacaklı olan ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan Kürdistan halkının bilge adamı, devrimci kişiliği ve tıpkı Melle Abdullah gibi kayaları tırmalayan yüreğiyle Musa Anter ölmeyecek. Sen varsın Apê Musa. Çünkü Kürdistan var. Çünkü egemen güçlerin, “ilk kurşundan” sonra üzerine saldığı kanlı katiller düzenin son çaresizliğidir. Biliyorsun Apê Musa.