‘Değer karmaşası’ ve ‘Sürü’

Yılmaz Güney’in senaryosundan Zeki Ökten’in çektiği “Sürü”, toplumsal gerçekçi bir film.

“En iyi 10 Türk Filmi” arasında yer alan “Sürü” Beyoğlu Dilbazlar ve Ortaköy Kültür Merkezi’nde gösteriliyor. Filmi Tamer Baran izledi.

“Bunu hak ediyor mu?”… “Sürü”yü izlerken kendime defalarca sordum bu soruyu. Yıllar sonra yeniden gösterime girdiğinde, yalnızca iki sinemada, üstelik ticari potansiyelin daha düşük olduğu bilinen Dilbazlar ve OKM’de gösterime girebilmeyi hak ediyor mu bu film? Yenilenen, çağdaş düzeyi yakaladığı bilinen “güzide” salonlarımıza “girememeyi” hak ediyor mu? “Cicili biçili” Hollywood ürünlerini “cici” salonlarımızda izleyebilen bizler, neden “Sürü”yü yeni açılmış, “matineleri devamlı” bir sinemada ve “garip bir sohbet havası içinde” seyretmek zorunda kalıyoruz.

1990 yılında, 4. Ankara Film Şenliği Komitesi’nce düzenlenen “En İyi 10 Türk Filmi” soruşturmasında “tüm zamanların en iyi Türk filmi” seçilen “Sürü”den söz ediyorum…

Güney’in yapıtlarıyla, ancak 3 4 yıl önce tanışabilmiş bir kuşağa mensubum. Güney salt “devrimci sanatçı” olarak alkışlanır, “putlaştırılırken”, “orada” değildim. O tavrı hak etmediğine inanıyorum. Bugün anlamsızca küçümsenir, yalnızca “politik sanatçı” kimliğine indirgenmek istenirken “burada”yım. Bu tavrı da hak etmediğine inanıyorum. İnandığım tavrı, yalnız ben değil, “pasifist” olmakla suçlanan kuşağımın bir bölüm insanı da sürdürüyorlar: Eskiden, yalnızca adıyla ve hakkında söylenen birkaç şeyle tanıyorken “unutmamaya” çalışıyorduk Güney’i; bugün, filmleri yeniden gösterilirken de yanındayız. O’nu “sinemacı” olarak tanıdık ve seviyoruz…

Dün ve bugün, olduğu yerden çok yukarılarda ve çok aşağılarda olduğu kanıtlanmaya çalışılırken, Yılmaz Güney hep aynı yerdeydi: Kendi düzeyinde… “Türk sinemasının en iyi yönetmeni” denildiğinde de, “politik yandaşları tarafından şişirilmiş bir balon” olduğu söylendiğinde de aynı yerdeydi. O: Belli bir tarzın, “toplumcu gerçekçi” sinemanın ülkemizdeki en yetkin ürünlerini veren yönetmenlerden biriydi; iyi bir senaryocuydu, erkek oyuncularımız içinde, “en iyi”ler arasında çok üst sıralardaydı.

Ama, Türk sinemasını “başlatan” O olmadığı gibi, “toplumcu gerçekçiliği” sinemamıza O’nun getirdiği de doğru değildi. “Hapishaneden film yönetilemeyeceği” doğruydu; “Sürü”, “Düşman” ve “Yol”un “Bir Yılmaz Güney filmi” oldukları doğru değildi. “Yılmaz Güney olgusu” değerlendirilirken, “Çirkin Kral” Dönemi filmleri de, “Arkadaş” da, “Umut” da, “Yol” da, “Duvar” da dikkate alınmalıydı; “yeterince” alınmadı. Güney’le çalışan, senaryolarını file aktaran yönetmenler de başka bir haksızlıkla karşılaştılar; bugün bile çoğu seyirci için, örneğin “Sürü”, örneğin “Yol”, Yılmaz Güney filmleridirler. (“Sürü”nün afişinde, Güney'in adı en tepede ve kocaman yazılmışken, Zeki Ökten’in adının, aşağılarda, küçücük yer alması, ne menem bir haksızlıktır?...)

Şimdi kendimize soralım: Bu ilgisizlikte, unutturulmaya çalışılmasının, yıllarca yasaklanmasının yanında, “putlaştırılmasının” da payı yok mu acaba? Değer karmaşasından kurtulalım artık; yerli yerine koyalım olguları. Güney’in yasaklanmasına karşı durduk: Şerif Gören’in, hakkı olan Altın Palmiye’yi alamamasına da isyan edelim. Bence;

  1. “Sürü”, toplumcu gerçekçi sinemanın yetkin örneklerinden biri, “başyapıt” tanımlamasını hak eden bir eserdir. 2. “Sürü”, izleyebildiğim kadarıyla sinemamızın en iyi filmlerinden biridir. 3. Filmin bu başarısında, yönetmen Zeki Ökten’in katkısı, senarist Yılmaz Güney’inkinden çok daha fazla pay sahibidir. 4. Filmin bir unsuru olarak, “Sürü”nün senaryosu, karşılaştığım en başarılı Türk filmi senaryolarındandır. 5. İzzet Akay’ın görüntüleri, Livaneli’nin müziği, sinemamızın genel düzeyinin hayli üstünde çalışmalar olarak sivrilmekte, diğer tüm öğeleriyle de filmin dört dörtlük bir ekip çalışmasının ürünü olduğu açıkça görülmektedir. 6. Tarık Akan, Melike Demirağ, Yaman Okay ve ille de Tuncel Kurtiz’in oyunları ise olağanüstüdür…

Yukarıdaki maddeler, Yılmaz Güney olgusunu ve özelde “Sürü” filmini objektif değerlendirebilme çabasına “kişisel” katkımı oluşturuyor. Sıra sizde; buyrun! Kolayca “yaşşa” dediklerini üç gün sonra “tu kaka” ilan edenler, özeleştiri veremediği, açıkça eleştiri getiremediği için “yontu”laşanlar… Önden buyrun lütfen!

 

  • Sürü

Yönetmen: Zeki Ökten, Senaryo: Yılmaz Güney, Oyuncular: Tarık Akan, Melike Demirağ, Yaman Okay, Tuncel Kurtiz, Müzik: Zülfü Livaneli, Yapım: Güney Filmcilik, Yapım Yılı: 1979