Doğu Perinçek
(Sayın Ahmet Türk’e cevap)
Sayın Ahmet Türk’e değer verdiğim için yakıştırmadığım, “kapatılmak istendiği bir dönemde HEP’i bir yerlere ihbar ediyormuşum”. HEP’in yönetici ve milletvekilleri, hangi milleti temsil ettiklerini ve milliyetçi ideolojilerini yüzlerce kez açıkça belirttiler, basına söylediler.
Bu tartışmanın taraflarını hatırlamakta da yarar var. Bir yanda Kürt sorunundaki ödün vermez devrimci tavrı nedeniyle kapatılmış bir parti vardır; öte yandan hakim sınıfların kamuoyu önünde, “Bunları devletin Kürt politikasına nasıl bütünleştirebiliriz?” diye açıkça tartıştıkları bir milletvekili örgütü vardır. Gene bir yanda son seçimlerde SHP’ye verilecek her oyun “Kürt halkına mermi olarak geri döneceğini” İstanbul’dan Şırnak’a kadar anlatmış, hakim sınıf liderlerinin yüzüne televizyonda söylemiş bir parti vardır; öte yanda Kürt sorununu askeri yöntemle çözeceğini açıkça ilan eden SHP’ye Türkiye’nin her yerinde oy toplamış, Nevruz operasyonu sırasında bile iktidar koalisyonu içinde kalmış bir örgüt vardır. Sayın Ahmet Türk’ün suçlamalarının bu partilerden hangisine yakışacağına okuyucular karar verecektir. Hemen belirtelim: Biz Kürt milliyetçiliğinin yasallığını ve örgütlenme hakkını savunuyoruz. Ayrıca onu emperyalizme karşı bir yöneliş içinde olduğu zaman dost olarak görüyoruz. Kaldı ki, yalnız biz sosyalistler değil, hakim partileri de Kürt örgütlerinin gerekliliğini açıkça savunuyorlar. Halkın mücadelesi bu mevzileri fiilen kazanmış bulunuyor.
70 yıldır yaşadığımız gerçek: Kemalizm
Ama biz milliyetçi değiliz ve milliyetçiliği eleştirmeyi her milliyetten emekçilerin geleceği açısından zorunlu buluyoruz. Türk milliyetçiliği, liderlerin televizyon açık oturumunda da belirttiğimiz gibi, iflas etmiştir, bölücülük yapmış, Fırat’ı halkları bölen bir sınır haline getirmiştir. Kürt milliyetçiliği ise, en başta Kürtler için çözüm değildir, çıkmazdır. Türk milliyetçiliğinin kendi halkını ezen karakteri, Kürt halkının önünde büyük bir ders olarak duruyor. Milliyetçilik, yalnız diğer milliyetlere düşmanlık aşılamakla kalmaz, kendi emekçi halkını da sömürünün pençesinde tutan ve ezen ideolojik hegemonyanın aracıdır. Çünkü milliyetçilik, burjuvazinin ideolojisidir. Kemalizm, 70 yıldır yaşadığımız en açık örnek. “Ezilen halkların, Kürtlerin milliyetçiliği olmaz” görüşüne gelince; milletler varsa, milliyetçilik de kaçınılmaz olarak vardır.
Milliyetçi bir ideolojik akımı içinde taşımayan bir milleti keşfetmek olanağı yoktur. Dahası, millet olgusunun asıl ideolojisi, milliyetçiliktir. Çünkü millet, kapitalizmle, yani burjuva sınıfıyla birlikte doğar ve burjuvazinin ideolojisi de milliyetçiliktir. Bu ideoloji, millet olgusunun ve burjuvazinin ortadan kalktığı sınıfsız toplumla birlikte ortadan kalkar. Burjuvazi ve dolayısıyla milliyetçilik yoksa, millet de yoktur. Milliyetçilik, sosyalizmi kuran milletlerin içinde de varlığını sürdürür. Burjuvazi, sosyalizm döneminde iktidarı kaybetmekle birlikte, hem sınıf hem de ideoloji olarak yaşamaya devam eder. Bir toplum, ancak burjuvaziden ve milliyetçi ideolojiden bütünüyle arınarak sosyalizmden sınıfsız topluma geçtiği zaman, millet de ortadan kalkar. Bütün bilimsel gerçeklerin Kürt milleti için geçerli olmadığını öne sürmek. “Kürtler Tanrı tarafından özenerek yaratılmış ve yeryüzüne gönderilmiş bir millettir” anlamına gelir ki, işte asıl milliyetçilik de budur. Böylece Kürtlere Tanrısal nitelikler verilerek diğer milletlerden üstünlüğü veya seçilmişliği ilahi bir teoriyle payandalanmaktadır. Tevrat da aynen böyle yapmıştır ve siyonizmin kökü buradadır. Yahudilerin milliyetçiliğinin şoven boyutlara uzanmasına ve ABD emperyalizminin hizmetine girmesine de kaynak olmuştur. “Ezilen” Yahudi milliyetçiliği oluyor da Kürtlerinki niye olmasın?
Teori, Kürt milletini bile kucaklamıyor
Kaldı ki, “Kürtlerin milliyetçiliği olamaz” diyenlerin, Barzani ve Talabani’den sürekli “gerici-milliyetçi” diye söz ettiklerini görüyoruz. Peki Güney Kürtleri milliyetçi olabiliyor da, Kuzey Kürtleri niçin milliyetçi olamıyor? Bu teori, Kürt milletini bile kucaklamıyor, dar parça çıkarcılığına varıyor. Güney Kürtleri de “ezilen millet” durumunda değil mi? Kemalizm Kuzey Kürtlerini uygarlaştırmıştır ve milliyetçiliğin ötesindeki bir çağa mı taşımıştır? Görüldüğü gibi Kürtlerin milliyetçi olamayacağı tezi, kendi içerisinde tutarsızdır ve milliyetçiliğin dışa vurulmasıdır. Kendi milletleri içindeki milliyetçiliği örtbas edenler, her zaman milliyetçilerdir. Bir de dünyaya bakalım, özellikle ezilen dünyaya, batımıza, doğumuza, Balkanlar’a ve Kafkaslar’a. Sırp, Hırvat, Boşnak, Sloven, Arnavut, Makedon, Bulgar, Gürcü, Abaza, Ermeni, Azeri, Özbek, Tacik, Fars, Arap milliyetçiliği yok mu? Bütün bu milletler, ezilen millet değil mi? Dahası, milliyetçilik bugün özellikle ezilen dünyada kabarmıyor mu? En kötüsü, bu milliyetçilikler emperyalizmi değil de birbirlerini hedef almış değil mi? Emperyalist Kuzey’in zenginleri, ezilen Güney’in üzerine milli boğazlaşmaları yıkmıştır. Ezilen milletlerin milliyetçiliği bugün özellikle emperyalizm tarafından kışkırtılıyor. Amaç, Kuzey’in Güney üzerindeki diktasını sürdürmek, Güney milletlerini daha çok köleleştirmektir. Özbekistan, Angola ve Somali’deki milliyetlerarası iç savaşlardan Yugoslavya’ya, Gürcü-Abaza ve Ermeni-Azeri savaşlarına kadar bu gerçeği görüyoruz. Böyle bir ortamda, bölgemizde Türk düşmanlığını esas alan bir tutumla müttefikler aramak, Türk devleti ile aynı milliyetçi düzlemde politika yapmak değil de nedir? Gene bu dünya tablosunda Kürt sorununda büyük emperyalist devletlerin desteğini arama misyonunu benimsemek, bu amaçla Avrupa kapılarında dolaşmak, Ankara ile aynı ipte oynamak. Yani milliyetçi amaçlarla emperyalist müttefik aramak değil de nedir.
Komşu halklardan koparıp parçalıyor
Eğer herhangi bir parti, “Ben sosyalist değilim, kitle partisiyim” diyorsa, o parti milliyetçidir. Bir yanda sosyalizm programını amaçlayan işçi sınıfı vardır, diğer yanda burjuvazi. Dünyada işçi sınıfı dışında enternasyonalist bir sınıf yoktur. Bilimsel sosyalizm dışında da enternasyonalist bir ideoloji yoktur. İşçi sınıfına ait ve sosyalist bir parti olmayı reddedenler, daima burjuvaziye aittirler ve milliyetçiliğin kapanını kurmuşlardır. Sosyal demokrasi, ülkemizde kapitalizmi hep mahcup bir tarzda savunmuştur. Bu gelenek Kürt hareketinde de sürmektedir. Burjuvazi ve toprak ağalığı, kendi emekçilerini pençesi altında tutmak için hep bu yola başvurur. Türkçülük de Kürtçülük de sonuç olarak bunun hizmetindedir. Türk milliyetçiliği Türk halkına da büyük zarar verdi. Başka milletlere eşit olarak yaklaşması olanaksız olan milliyetçilik, kendi halkını da ezer. Kürt milliyetçiliği de bugün Kürt halkına büyük zarar veriyor, onun haklı mücadelesini zayıflatıyor ve milliyetçi tarihin çıkmazına sokuyor.
Bizim uyarı ve duyarlılığımızın nedeni budur. Milliyetçilik dört ülkeye parçalanmış Kürt milletini komşu halklardan kopararak bir kez daha parçalıyor, yalnızlaştırıyor, kendi içine kapıyor ve ezilmesini kurumlaştırıyor. Milliyetçilik, dört parçayı bile birleştiremiyor, Kürt-Kürt savaşlarına zemin yaratıyor. Çünkü milliyetçilik, kaçınılmaz olarak dar parça çıkarcılığına yol açıyor. Böylece bölge ülkelerinin Kürt sorununu birbirlerinin üzerine yıkma taktiklerine alet olunuyor. Kürtlerde milliyetçilik dar parça milliyetçiliğine dönüşüyor. Kürtleri bile birleştiremiyor, bölüyor, birbirine düşürüyor. Kürtlerin dört parçaya bölünmesi, bu halkı milliyetçiliği aşmaya, kardeşliği benimsemeye ve böylece dünya tarihinde öncü enternasyonalist roller oynamaya zorluyor. Bütün milliyetçi akımlar, burjuvazileri aracılığıyla dünya kapitalist sistemi içinde birbirleriyle buluşurlar ye dünya burjuvazinin ortak çıkarlarını savunurlar. Bu anlamda Türk, Kürt, Arap, Fars milliyetçiliği dünya burjuvazisinin çıkarları temelinde emekçi sınıflara karşı aynı kampta yer alırlar. Onları birleştiren bir sistem vardır. Milliyetçilik, emekçileri bölerek işte o kapitalist sistemin hegemonyası altında tutar. Türk hakim sınıflarının HEP’e büyük umut bağlamalarının nedeni de budur.
İşçi Partisi HEP’i dost olarak görüyor
Türk milliyetçiliğinin alternatifi, Kürt milliyetçiliği değildir, işçi sınıfının enternasyonalizmidir, kardeşçiliktir. Bizim eleştirilerimizin, Sayın Ahmet Türk’ün yaptığı gibi, seçimlerle veya HEP tabanına konmakla vb. ilgisi kurulamaz. Eğer böyle bir yanlışın içinde olsaydık, kapitalizmin halk kitlelerine pompaladığı milliyetçiliği okşar ve milliyetçi cereyanı her iki milletin içinde göğüslemek gibi devrimci bir görevi benimsemezdik. Milletvekili olmayı hayatın amacı sayanlar, dünyaya hep oy penceresinden bakarlar ve bizi anlayamazlar. Bir hatırlatma yapalım: Biz, son genel seçimde SHP listelerinde bize önerilen dört milletvekilliğini bir saniye düşünmeden reddetmiş bir partiyiz. Çünkü biz, düzenin ideolojisine ve politikasına teslim olarak oy almayı gelenek haline getirmiş olanların değil, işçi, sınıfının halk devrimi, sosyalizm ve enternasyonalizm davasının partisiyiz. Bu davayı bizimle paylaşmayanların tavırlarını üzüntüyle karşılıyoruz, ama anlıyoruz da. İşçi Partisi, HEP’i dost olarak görüyor; ideolojik ayrılıkları düşmanlık kışkırtmalarına karşı uyanık ve dostça ele almaktan yanadır.
Önemli Not:
Sayın Doğu Perinçek, bize daha önce gönderdiği bir mektupta haksız suçlamalarda bulundu. Mektupta; “HEP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün Gündem’de haber olarak çıkan suçlamasına kendisinin verdiği cevabı yayımlayacak gücü ve gerçeğe saygıyı” kendimizde bulamadığımızı öne sürdü. Bize gönderdiği yazıyı benzer iddialarla 2000’e Doğru dergisinde yayımladı. Oysa bizi telefonla aradığında kendisine de söylediğimiz gibi, yazısının bir bölümünü güncelliği nedeniyle (gecikmesin diye) hemen “haber” olarak yayımladık. Kalan kısmını da “Konuk Yazar” sütunlarımızda değerlendireceğimizi belirttik. Kendisi de bize “teşekkür” etti. Bugün “sırası gelen” söz konusu yazısını yayımlıyoruz. Ancak Sayın Perinçek’in gerçeği bildiği halde neden böyle bir tutum aldığını ise anlayamadık. Belki de “gerçeğe saygı” nedeniyledir.